10. KIŞ KAMPIHABERLERKIŞ KAMPLARI

Balkanlı Kız Öğrenciler 10. Kış Kampında

BESADER’in 28 Şubat-04 Mart tarihleri arasında düzenlemiş olduğu Balkanlı Öğrenciler 10. Kış Kampı’na, Türkiye’de okumakta olan 1200 Balkanlı öğrencinin yanında Balkan ülkelerinden 105 misafir STK temsilcisi katıldı.

Erkek öğrencilerin kampı Ankara Büyük Anadolu Otel’de, Kız Öğrenciler Kampı ise, Kızılcahamam Eliz Otelde yapıldı.

2009 Yılından bu yana, Türkiye’de okumakta olan Balkanlı öğrencilerin tanışma, kaynaşma ve sorunlarını konuşma amacıyla kamplar düzenleyen BESADER, gerçekleştirdiği kampları her yıl farklı illerde yaparak, ülkemizde misafir olan Balkanlı öğrencilerin ülkemizi daha yakından tanımalarına da yardımcı oluyor.

Bu yıl 450 öğrencinin katıldığı Balkanlı Kız Öğrenciler Kampı’na; Arnavutluk, Makedonya, Bosna Hersek, Kosova, Yunanistan/Batı Trakya, Bulgaristan, Karadağ ve Sırbistan kökenli öğrenciler katıldı.

Kamp süresince öğrenciler, sahasında uzman, birbirinden değerli konuşmacıların verdiği konferanslar ve çeşitli konularda gerçekleştirilen çalıştaylarla hem bilgilerini arttırdılar hem de kültürel, sanatsal ve sportif etkinliklerle eğlendiler ve dinlendiler.

KONFERANSLAR

  1. KONFERANS

Konuşmacı: Leyla Tutiç

Konu: Motivasyon

Tutiç, konuşmasında namazın Müslümanın olmazsa olmazı olduğunu, namazla huzur bulduğumuzu ve Rabbimizle olan bağlantımızı ancak namazla kurabileceğimizi belirtti.

 

  1. KONFERANS

Konuşmacı: Yazar Abdullah Yıldız Konu: Namaz Bir Tevhid Eylemi

Namaz Gönüllüleri Platformu kurucularından olan, yazar Abdullah Yıldız, Müminlerin şiarı ve miracı olan namaz hakkında ilgi çekici, güzel bir sunum yaptı. Ayetlerden örneklerle namazın önemine ve hayatımızdaki yerine dikkat çekti.

Yıldız şu görüşleri dile getirdi: Namaz bir Müslüman için bir farzı ifade etmektedir %99’u Müslüman olan bir ülkede. Farz bir ibadet ve kılınması lazım gerekiyor. Hatta “kılmak ister misiniz” diye sorsanız herhâlde büyük çoğunluk “kılmak istiyorum” der; fakat “ama” gelir arkasından ama ile başlayan Anadolu’da ki tabir ile namaz özürlü diye ifade edebileceğimiz kendince geçerli ama Allah katında geçerli olup olmayacağını Rabbimize havale edebileceğimiz sudan bahaneler söz konusu.

Birçoğumuz namazın dindeki yerini, insan hayatındaki önemini, insana katacağı o büyük zihinsel ameli ve yaşamsal dönüşümünün farkında değil. Namazın dosdoğru kılınması halinde namazın bir insanı nasıl bir hayata taşıyacağının farkında değil, namazın güzelliklerinin farkında değil, mesajının özünün farkında değil, namazda ne söylediğinin farkında değil.

Biz insan bunların farkında olursa eğer namazda ben rabbimle sohbet ediyorum, söz veriyorum, onun kelamını okuyorum, onun kelamı ile onunla hasbihal ediyorum, halimi ona arz edip söz veriyorum, en önemlisi bazı görevlerimi hatırlıyorum derse insanlar bunun farkına varırsa namaza koşacaklardır, diye düşünüyoruz.

O nedenle namaz her Müslümanın hayatının merkezinde yer almalı ve asla namazsız bir hayat düşünülmemelidir, dedi. Bilhassa gençlerin namazla huzur bulacaklarını, namazla kötülüklere karşı korunabileceklerini dile getiren Yıldız, namazın şahsiyetli, iffetli ve erdemli bir hayat için şart olduğuna dikkat çekti.

Öğrencilerin sorularına cevap veren Yıldız,  son olarak katılımcılar için kitaplarını da imzalamıştır.

 

  1. KONFERANS

Konuşmacı: Doç. Dr. Ömer Miraç Yaman

Konu: Sosyolojik ve Dini Açıdan Evlilik

 

Yaman, yaptığı sunumunda ilginç bilgilere ve tespitlere yer verdi. Özetle şöyle dedi:

Gündelik hayatı kuşatan modern değerler kadın erkek ilişkilerine de yansımaktadır. Geleneğin katı biçimde kısıtladığı diyaloğa karşı çıkarken, bazı sosyal münasebetlerde iffetli  bir düzey yakalamakta  zorlanıldığı görülebilmektedir. Mümin erkek ve kadınların karşı cinsleriyle birbirlerine hitap şekillerinde ve konuşma biçimlerinde ahlak, erdem ve iffeti kuşanmaları gerekir.

Özellikle sanal âlemden yürütülen ilişkilerin çok daha tehlikeli olduğunu söyleyen Yaman,  bir kız ile bir erkek yüz yüze görüşme yaptığında sınırlarını daha kolay koruyabilirler. Sanal âlem öyle değil. İster gerçek âlemde olsun, ister sanal âlemde, kız-erkek ilişkilerinde mahremiyet sınırlarının mutlaka gözetilmesi gerekir. Aksi halde hem harama düşülme tehlikesi ortaya çıkar hem de bunun sonucu olarak birçok ferdî ve toplumsal hastalıklar kendisine zemin bulmuş olur.

Müslüman gençler kendilerini bekleyen tehlikelerden ancak Kuran’a ve Sünnet’e sarılarak kurtulabilirler.

Program soru-cevap şeklinde devam etmiştir.

 

  1. KONFERANS

Konuşmacı: Gülşen Ergani

Konu: Medya

Ergani,  konuşmasında şu görüşlere yer vermiştir:

-Medya hayatımızın tam merkezindedir,

-Okul ve uykudan sonra en çok vakit geçirdiğimiz alandır,

-Akıl ve duygularımıza hitap eder,

-Eğlendirir ve yeni bir hayat tarzı sunar,

-Medya bizi bilgiyle yönlendirir, gündemi belirler.

Haber silahtır, kimin elinde olduğuna dikkat et! İpler kimin elindeyse medya ona göre şekillenir.

Bilgi kirliğinden korunmak için ilkelerimizi belirlemeliyiz. Varlık kategorisi içinde insanın hayata karşı duruşu olmalıdır.

Bilinçli medya okur-yazarı şöyledir: Okur, yazar, yorumlar ve doğru soruları sorar.

 

ÇALIŞTAYLAR

 

  1. ÇALIŞTAY:

Konu: Balkan Medyasında Müslüman Kadınlar Nasıl Temsil Ediliyor?

Konuşmacı: Nada DOSTİ

 

Çalıştay, Balkan’da Arnavutluk, Bosna Hersek, Makedonya, Kosova gibi farklı ülkelerdeki Müslüman kadınların tasvir edilmesiydi. Dosti, eleştirel düşünceyi geliştirmek ve dinleyicileri olaya dahil etmek niyetini taşıyordu. Bu maksatla sunumuna şöyle bir soruyla başladı: “Nereden geldiğimi düşünüyorsunuz?” Dinleyiciler kendilerince bazı cevaplar vermeye başladılar.

Dosti, kitlenin farklı bakış açılarını göstermek amacıyla yönlendirmelerde bulundu. “Kodlama” ve “propaganda”  arasındaki farkı anlatmaya çalıştı.

Daha sonra dinleyicilerinden beş gönüllüyü sahneye davet etti ve onlara beş farklı rol verdi.  Bu roller: Boşanmış bir kadın, üç çocuk annesi, çok fakir bir kadın, örtülü bir kadın ve bir örtülü olmayan bir kadın, şeklindeydi.  Bu beş karakterden, kendilerine yöneltilen şu soruları cevaplamalarını istedi: Yabancı Dil kursuna katılır mıydın? Bir konferansa ve seminere katılır mıydın? Eğer mümkünse, yurt dışında eğitim alır mıydın? Camide bir sohbete katılır mıydınız?

Dosti sunumunda, bu hayatın bir rekabet ve yarışma ortamında geçtiğini ve bu yarışmada birbirimizi desteklemeli ve yükseltmeliyiz, dedi.

Sunum, farklı ülkelerde teorik ve pratik örneklerle devam etti.

 

 

  1. ÇALIŞTAY

 

Konu: Arnavut-Türk kardeşliği

Konuşmacı: Brunilda TAFİLİ

Çalıştay Dili: Arnavutça

 

 

Tafili, konuşmasına şu sorularla başladı:
 “Türkiye” denilince aklınıza ilk gelen şey nedir? 
ve
”Türkiye’ye ilk geldiğinizde ne hissettiniz?”.

Daha sonra konuşmasına şöyle devama etti: Arnavut-Türk kardeşliği kesin bir gerçektir. Bazı kesimler bunu İslam’ın güçlenmesi olarak görüldüler ve hoş karşılamadılar. Hatta bugün bunu siyasî İslam’ın ve yeni Osmanlı ruhunun canlanması olarak görüyor ve korkuyorlar.

Tafili, devamla şunları söyledi: Arnavut-Türk kardeşliğini güçlendiren bazı faktörler şunlardır:

a)Ülkeler arası politikalar
,

b)Kültürel diplomasi (Ortak kültürümüz, 4 bin ortak kelime, Türk dizilerin varlığı, turistik ilişkiler)

c)Kamusal diplomasi(TİKA, Yunus Emre Enstitüsü)

d)Karşılıklı iş ve yatırımlar

e)Eğitim

Üst faktörlere, Kosova’nın Türk azınlığın varlığı da eklendi, 50’li ve 60’lı yıllarda göç eden Kosovalılarla aile ilişkileri de bulunuyor.

Arnavut-Türk kardeşliğini bozmayı amaçlayan faktörler.
:

a)FETÖ yapılanması,

b)Komünistler (Karanlık dönem 1945-1990)

c)İslam karşıtı gruplar.

Sonuç olarak, Arnavut-Türk kardeşliğinin önündeki en büyük engel olarak bugün Fetöcü yapılanmayı görüyoruz.  Kardeşliğimizin bozulmasına yol açan oluşumların izale edilmesi ve kardeşliğimizi pekiştirecek faaliyetlere hız verilmesi tek çıkar yoldur.

 

  1. ÇALIŞTAY

Konu:  Arnavut Türk Kardeşliğinin Tarihi Geçmişi

Konuşmacı:  Şükriye KÂHYA

Çalıştay Dili:  (Sunum; Türkçe, tartışmalar; Arnavutça)

Alt başlıklar:

1.Türk Arnavut kardeşliğinin başlangıç noktası

  1. Arnavutların İslamiyet’i kabul etmeleri ile güçlenen ilişkiler
  2. Devletin yönetilmesinde Arnavutların yeri
  3. Osmanlının millet anlayışı

5.Ulusçu hareketlerle gelen Türk Arnavut ayrışması

6.Ulusçuluğun bu kardeşlikten götürüleri

  1. Bugün Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın çabaları ile tekrar bu kardeşliğin güçlenmesi

Çalıştay Makedonya ve Kosova’dan gelen Türk ve Arnavut öğrencileri, Arnavutluk’tan gelen Arnavut öğrencileri ve dernek temsilcilerinin katılımı ile gerçekleşti. İlk önce Türk- Arnavut kardeşliğinin başlangıç noktasından söze başlayan Şukriye Kâhya Osmanlı döneminde bu kardeşliğin nasıl başladığını Arnavutların İslamiyet’i kabul etmeleri ile bu dostluğun nasıl daha da pekiştiğini ve bunun sonrasında Osmanlının Arnavutları devlet yönetimine dâhil etmesinden bahsetti.  Arnavutların gerek siyasi ve bürokraside gerekse askeri alanda Osmanlının en güçlü topluluğu olduğunun vurgusunu yaptı.

Osmanlı yönetiminde bu günkü başbakan konumunda olan toplam 33 Arnavut sadrazamdan bahsetti. Osmanlının millet anlayışının bu günkü anlamda kullanılmadığının aksine dini mensubiyete göre Müslüman milleti, Ortodoks milleti, Hristiyan milleti gibi anlamlarda kullanıldığı ve milliyetçiliğin bu bütünü bozmak amacı ile geliştirilmiş bir proje olduğunu söyledi. Bu kardeşçe beraberliğin ayrışma noktasına nasıl gelindiğinin ulusçul hareketlerin bu ayrışmayı nasıl körüklediğinden bahsetti.

Ulus devlet olduktan sonra Balkan Müslümanlarının çektiği zorluklar, uğradığı zorbalıklar ve savaşlardan bahsetti. Bugün ise Arnavutların, Türklerin ve Balkan Müslümanlarının yine kardeşçe yaşayabilmeleri için İslam çatısı altında birleşmeye çağıran, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın çağırılarına uyulduğunun ve bu dostluğun daha da gelişmesi için neler yapılması gerektiğinden bahsetti.

Şukriye Kâhya konuşmasından sonra öğrencileri: Üç Arnavutluk, iki Kosova bir Makedonya olmak üzere toplam altı guruba ayırdı. Her bir gurup kendi ülkesindeki Türk Arnavut kardeşliğinin geçmişte, günümüzde ki durumu ve gelecekte nasıl olması gerektiğini tartıştıktan sonra her gurubun temsilcisi kendi gurubunun tartışma ve bu ilişkilerin gelişmesi konusunda ki görüş ve önerilerini anlattı. Öğrencilerin birleştiği nokta Türk ve Arnavutların altı asırlık bir beraberliklerinin olduğu birçok ortak değerimizin olduğu ve bugünden sonra bu ilişkilerin güçlenmesi için daha çok çaba sarf edilmesi gerektiğini söylediler.

  1. ÇALIŞTAY

Konu: Örnekleriyle Bulgaristan’da İslamofobi (2017)

Konuşmacı: Sevinç Emin

Çalıştay Dili:

 

Emin, sunumunda şu görüşlere yer verdi: Bulgaristan Müslümanları için 2017 sancılı bir yıl oldu. Silistra,Varna,Sofya, Filibe başta olmak üzere cami saldırıları gerçekleşti. Mart ayı seçimler kampanyasında  Müslüman Türk azınlığına mensup binlerce seçmen sandıklara ulaşmamaları için Bulgar-Türk sınırlarında protestolar gerçekleşti, seçmenler engellendi… Yıllar önce Türkiye-Bulgaristan arasında imzalanan ve üç imam hatip lisesiyle birlikte Yüksek İslam Enstitüsüne maddi destek teminatı veren önemli bir anlaşma Bulgaristan tarafından feshedildi. Bulgaristan Müslümanları Diyaneti bunu üç ay sonra öğrendi. Yüzlerce çalışan aylarca maaşsız kaldılar.

Ayrıca, iktidarda olan Krasimir Karakachanov bakanı ve hükümeti parlamentoya Müslümanları çok rahatsız eden kanun kararnamelerinin alınmasını teklifinde bulundular. Camilerde dersler, vaazlar, hutbeler vs sadece Bulgarca dilinde olmasını ve imamlarında hükümetin belirlemiş olduğu testlerden geçmesini teklif ettiler

Sevinç Emin, medyada, sokakta ve tribün konuşmalarında kullanılan nefret dilinin bir suç olduğuna da vurgu yaptı. Sözle dahi olsa saldırıların kayıt edilmesi ve gereken mercilere sunulmasının gerekliliği üzerinde durdu.

 

  1. ÇALIŞTAY

Konu: Yunanistan/Batı Trakya

Konuşmacılar: Tuğba Kurt, Sümeyye İmam, Şükran Emin, Zeynep Halil İbrahim

 

1)            Bati Trakyadaki Etnik Kimlik Ve Egitim Sorunu (Tugba Kurt)

2)            Ifade Ozgurlugune Sinirlamlar Ve Sosyal Orgutlenme Sorunlari (Sumeyye Imam)

3)            Vatandasliktan Atilma Uygulamlari, Politik Baskilar Ve Ekonomik Baskilar (Sukran Emin)

4)            Bati Trakya Turklerin Tarihten Gunumuze Sorunlari (Zeynep Halil Ibrahim)

 

Batı Trakya’daki Etnik Kimlik Ve Eğitim Sorunu

Yunan Hükümeti’nin Batı Trakya Türk azınlığa karşı yaklaşımı, her zaman Türkiye ile Yunanistan arasındaki inişli çıkışlı ilişkilerle paralellik göstermiştir.Yunanistan; Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan kriz dönemlerinde, Türk azınlığı sadece dinsel azınlık olarak benimserken, iki ülke arasındaki yakınlaşma dönemlerinde tam aksi uygulamalarda bulunur. “Türk” kimliğini silme çabaları halen devam etmektedir.

Yunanistan’da okur-yazarlık oranının en düşük olduğu bölge Batı Trakya bölgesidir. Türk azınlığa karşı yürütülen ve azınlığın kültür düzeyinin düşürülerek, azınlık sorunlarına duyarlı ve bilinçli kitleler olmaktan ziyade, ekonomik durumu düzeltme derdinde, geçimlerini sağlamak için toprakla uğraşan kitleler oluşturma amaçlı eğitim politikası sonucunda, azınlık grupları, düşük kalitede eğitim almakta ve çoğu genç yüksek tahsil yapamamaktadır.

Yunanistan, eğitim konusundaki uygulamalarıyla hem Lozan Anlaşması’nın hükümlerine uymamakta, hem de 1951, 1952 ve 1968 yıllarında imzalanan kültür anlaşmalarındaki yükümlülüklerini yerine getirmemektedir. Lozan Anlaşması’na göre, azınlıkların eğitim kurumlarını işletme hakkı vardır. Oysa Yunan hükümeti, bu kurumları Din İşleri ve Eğitim Bakanlığı’na bağlayarak, kontrolü kendi eline tutmaktadır.

 

İfade Özgürlüğüne Sınırlamalar Ve Sosyal Örgütlenme Sorunları

Yunan yetkilileri, bölgedeki Türkler’in ifade özgürlüğünü resmi ya da gayri resmi yollarla engellemeye çalışmaktadır. Hükümet, azınlık gruba devamlı gözetim altında olduğu izlenimini vermekte, böylelikle dışarıyla bağlantı kurmasına engel olmaktadır. Mecliste görev yapan Türk milletvekillerine ve dini liderlere, Türk devletinin işbirlikçileriymişler gibi davranılmakta ve bu kişiler sürekli polis denetimi altında bulundurulmaktadırlar. Türk azınlığa ait medya kuruluşlarının devamlı rahatsız edilerek bir bahaneyle kovuşturulması ve keyfi yargılamalar yoluyla bu hürriyetin kullanılmasının mümkün olduğunca sınırlandırılmaya çalışılmaktadır.

Batı Trakya Türk azınlığı üyeleri arasında dayanışmayı sağlamak ve sorunlarla mücadelede ortak hareket etmek amacıyla birçok dini, mesleki, kültürel nitelikte dernekler ve birlikler kurulmuştur. Ancak azınlığın bilinçlenmesinde büyük önem taşıyan bu sosyal örgütlenmeler Yunanistan tarafından tehdit olarak algılanmakta ve kapatılmaları yönünde kararlar alınmaktadır.

Vatandaşlıktan Atılma Uygulamaları, Politik Baskılar Ve Ekonomik Baskılar

Devletin vatandaşlıktan ıskat işlemlerinin büyük çoğunluğu, Yunan Anayasasına(4, 20 ve 25. Maddeler) olduğu kadar,  Yunanistan’ın imza atmış olduğu çok sayıda uluslararası belgeye de aykırı olarak, yurtdışında bulunan vatandaşlar aleyhine idari kararlar şeklinde yürürlüğe konmuştur.

Binlerce insan, vatandaşlıklarının ellerinden alınması amacıyla devlet (Vatandaşlık Konseyi kararları yoluyla İçişleri Bakanlığı)tarafından kullanılan belgelerin ve sözde “kanıtların” ya farkında değildir, ya da bunlara erişmelerine izin verilmemektedir.

AB üyeliğinin Batı Trakya açısından da önemli katkılar sağladığı kuşkusuzdur. Ancak azınlık üyeleri çoğunluk yerleşiklerle aynı oranda AB nimetlerinden faydalanamamışlardır. Para Birliği ülke genelini olduğu gibi Batı Trakya bölgesini de olumsuz etkilemiş. Yapılan fiyat ayarlamaları dar ve sabit gelirli azınlık insanın ekonomik sıkıntı içerisine sokmuştur. 2008 yılında ABD’den Avrupa’ya yayılan ekonomik kriz başta Yunanistan olmak üzere tüm Avrupa’yı etkisi altına alırken Yunanistan’ın yaşadığı tahribat çok derindir. Hâlbuki ABD ve Avrupa’yı kasıp kavuran 1929 krizinden Yunanistan diğer Avrupa ülkelerine göre görece daha az etkilenmişti. Batı Trakya açısından da krizin etkileri çok derindir. Bu çalışmada etraflıca bahsedilen Türk Azınlığın dar gelirli yapısı, krize çare olarak alınan maliye politikası önlemleriyle Türk Toplumunu ekonomik açıdan dar bir boğaza sokmuştur…

Bazı öneriler:

  • Yunanistan tarafının, öncelikle Batı Trakya Türklerinin Lozan’da elde ettikleri azınlık haklarını uygulamaya koyması ve AB azınlık hakları konusundaki maddelerine riayet etmesi ve denetlemesi,
  • Üniversitelere girişte uygulanan binde 5’lik barajın arttırılması veya kaldırılması, Türkiye’den mezun olan öğrencilerin yaşadığı denklik sorununu çözüme ulaştırması,
  • Üniversitelerde okuyan Müslüman Türk gençlerinin üniversitelerde kulüp faaliyetleri düzenleyerek onları sosyal hayata daha fazla bütünleşmesi ve krizinde sebebiyle ekonomik zorluklar yaşayan gençlere maddi destek vermesi,
  • Yunanistan hükümetinin ‘‘Müslüman Türk’’ kavramını ‘‘Müslüman Yunan’’ olarak değiştirmesi oradaki Türklerin Lozan’da elde ettiği hakları yok saydığı için bu kavramı ortadan kaldırması,
  • Gençlerin daha fazla etkinlik düzenleyip birlikte vakit geçirebilecekleri bir kültür merkezinin yapılması, esrar, sigara ve alkol gibi kötü alışkanlıkların yaygın olarak yaşandığı bölgelerde denetlemelerin sıklaştırılması…

 

  1. ÇALIŞTAY

MODERATÖR: Zehra  Adiloviç

KONU: Boşnakça konuşan öğrencilerin hayatta ve sosyal aktivitelerde nasıl daha etkili olmalarını sağlarız? 

Bu başlık altında aşağıdaki sorulara cevaplar arandı ve konu müzakere edildi:

  1. Boşnakların iletişim problemi var mı?
  2. Resmi ve resmi olmayan durumlarda iletişim ve farklar.
  3. Homojen olmayan bir toplumda kaliteli iletişim nasıl sağlanır? (Boşnak, Türk ve Arnavutların bulunduğu bir ortamda mesela .)
  4. Boşnakların sesiz ve yorumsuz kaldığı yerlerde başkalarının baskın olmalarının sebebi Boşnakların susması olabilir mi? Hâkimiyet sağlamak özde sağlıklı mı?

 

 

LİSELİ KIZ ÖĞRENCİLER BULUŞMASI

Türkiye’nin değişik illerinde okumakta olan Balkanlı liseli öğrenciler, kamp süresince üniversiteli abilerinin önderliğinde iki defa bir araya geldiler. İlk buluşma; BESADER Eğitim ve Öğrenci İşlerinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Uçan‘ın yönetiminde gerçekleştirildi. Buluşmaya; İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi(İZU), Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, İbn Haldun Vakıf Üniversitesi ve Çanakkale 18 Mart Üniversitesi(ÇOMÜ) Uluslararası Öğrenci ofisinden temsilciler katıldı. Bülent Uçan’ın,  BESADER’in kuruluş amacını ve faaliyetlerini, Türkiye’de misafir öğrenci olmak konularını anlatan giriş konuşmasının ardından üniversitelerin tanıtımına geçildi.

Üniversitelerin Uluslararası Ofis temsilcileri, üniversitelere giriş sistemi hakkında bir sunum yaptılar. Aynı zamanda Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) de liseli gençlere; Türkiye Bursları ve devlet üniversitelerine giriş sistemi hakkında bir seminer verdi. Vakıf ve devlet üniversitelerinin arasındaki farklar, YÖS’e hazırlık, YTB başvuruları gibi başlıklara değinilen oturumda daha sonra öğrencilerin soruları ilgilileri tarafından cevaplandırıldı.

Çalıştayın İkinci gününde BESADER Yönetim Kurulu üyesi Ahmet Akın; ‘Hayata Bir Başka Açıdan Bakmayı Denemek’ adlı seminer verdi. Hayatta karşımıza çeşitli engellerin çıkabileceğini belirten Akın; ‘Her fert kendisini merkeze alarak hayatı değerlendirir, hadiseleri yorumlar.

Ancak bu bakış açısı insanın gelişimini, değişinin engeller ve sorun çözmeyi zorlaştırır. Eğer ortada çözülemeyecek gibi duran bir sorun varsa soruna başka bir açıdan, başka bir yerden bakarak yaklaşmak en isabetli yol olacaktır. Önemli olan eşya ve hadiselere ötekinin gözünden de bakabilmektir. Her şey hızla değişirken biz de bu değişime aynı hızda ayak uydurmaya çalışmalıyız. Hayal ettiğimiz dünyayı kurmak istiyorsak çok çalışmak ve yeteneklerimizi geliştirmek zorundayız’ dedi.

 

SPORTİF ETKİNLİKLER

Balkanlı Kız Öğrenciler Kampında, kültürel faaliyetlerin yanında sportif etkinlikler de düzenlendi. Voleybol turnuvasının yanında yüzme yarışları da tertip edildi.

Kampın ilk günü oluşturulan voleybol takımları, ilk günden itibaren eleme maçlarına başladılar. Otelin voleybol sahasında gerçekleştirilen maçlara takımların taraftarları da yoğun ilgi gösterdiler. Tezahüratlar arasında kıran kırana süren elemeler iki gün sürdü. Üçüncü gün finale kalan iki takım arasında yapılan maçta birincilik ödülünü Boşnak kızların takımı aldı.

 

KAPANIŞ PROGRAMI

 

04 Mart Pazar günü yapılan son kahvaltının ardından tüm grup kapanış programını gerçekleştirmek üzere son kez Anadolu Salonuna doğru yola koyuldu. Program Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı.  Hemen ardından kampta tüm emeği geçenler adına veda konuşmasını yapmak üzere sahneye Besader Hanımlar Komisyonu Başkanı Vafire Lami çıktı. Vafire Lami kamp süresince yaşanılan kardeşlik ortamından duyduğu mutluluğu dile getirdi.

Daha sonra, yıllardır Balkanlı kız öğrencilere yönelik yaptıkları fedakârca çalışmalar ve kış kampı süresince gösterdikleri gayretlerden nedeniyle Hanımlar Komisyonu üyelerine, kampa katılan öğrencilere, misafirlere ve emeği geçen herkese teşekkür etti.

Kapanış programı spor müsabakalarında dereceye giren kızlara madalyalarının takdim edilmesiyle devam etti. Şampiyonlarla çekilen hatıra fotoğrafının ardından sahneye kampın yapılması ve başarıyla tamamlanması için günlerce canla başla çalışan görevli ekip davet edildi ve kendilerine hediyeler takdim edildi.

Kapanış programından sonra beraberce yenen öğle yemeğinin ardından ayrılık vakti gelmişti.

Yavaş yavaş otele yaklaşan otobüsler yolcularını alıp yaşadıkları şehirlere doğru yola çıktı. Kamptan ayrılırken akıllarda geçirilen güzel vakitler, yüreklerde kardeşlerden ayrılmanın hüznü, dillerde ise yeniden görüşebilme dilekleri kaldı…